Dünya üzerindeki çok az insan hayatının birkaç gününü korku ya da kaygı yaşamadan geçirmiştir. Bu yazımızda kaygı bozukluklarının altında yer alan panik bozukluk üzerinde duracağız. Hem kaygı hem de korku bu rahatsızlığın üzerinde etkili olabilmektedir. Bundan dolayı öncelikli olarak ikisinin arasındaki farkı anlamak oldukça önemlidir.
İçindekiler
Kaygı ve Korku Nedir?
Kaygıyı, belirsizliğe karşı toleranssızlık, beklenen bir problem ile ilgili endişe olarak tanımlayabilmekteyiz. Korkuda ise şu an var olan tehlikeye karşı verilen bir tepki olarak tanımlayabiliriz. Örneğin, ormanda bir kurtla ya da ayıyla karşılaşan bir birey korku tepkisini gösterecektir. Burada bireyin kalp atım hızı artıp, elleri terleyebilir. Ancak bir şirket çalışanı işte hata yaparsam işten kovulurum endişesi ile kaygı yaşar ve vücudu korkuya benzer tepkiler verebilir.
Korku ve kaygı gayet işlevsel duygulardır. Korku kaç ya da savaş tepkisi için vücudu hazırlayıp tepki vermemize yardımcı olan duygudur. Kaygı ise gelecekteki tehlikeleri fark edip, plan yapmamıza ya da olası senaryoları düşünmemize yardımcı olur. Son yıllardaki çalışmalar düşük ve orta düzey kaygının performansı arttırıcı etkisi olduğunu göstermektedir. Ancak yüksek seviyede olan kaygı seviyesine bağlı olarak performans düşebilmektedir. Hatta bazı zamanlarda da eylemsizliğe neden olup bireydeki işlevselliği olumsuz etkileyebilmektedir.

Panik Bozukluk
Panik bozukluk ise; belirli bir durumla ilişkili olmayan sık yaşanan panik ataklar ve bu panik atakların tekrar geçirileceği endişesi ile birlikte giden bir bozukluk olarak tanımlayabiliriz. Bir bireyin panik bozukluk tanı kriterlerini karşılaması için tekrarlayan panik ataklara sahip olması gerekmektedir. En az 1 aydır başka bir atak geçireceğine yönelik kaygı yaşanmalıdır. Ayrıca, bu kaygıya yöneliş işlevsel olmayan davranışsal değişiklikler göstermesi gerekmektedir.
Panik Atak
Panik atak esnasında bireyler, ani ve şiddetli endişe, felaket sonuçlar olacağına yönelik düşüncelere sahip olabilirler. Bu esnada; nefes almada güçlük, kalp çarpıntısı, midede bulantı, mide düğümlenmesi hissi, göğüs ağrısı, terleme hissi gibi fizyolojik tepkiler verebilirler. Diğer taraftan kontrolü elinden kaybetme kaygısı, ölüm kaygısı, delirme kaygısı gibi kaygıları deneyimleme durumları oluşabilmektedir. Kısacası panik atağı korku sisteminin yanlış ateşlenmesi olarak düşünebiliriz. DSM kriterlerine göre bir bireyin panik bozukluğa sahip olduğunun söylememiz için kişinin beklenmedik ve tekrarlayan panik ataklara sahip olması gerekir.

Panik Bozukluğunun Tedavisi
Panik bozukluğu tedavisi, psikoterapi, ilaç tedavisi veya bir kombinasyonu gibi farklı yöntemlerle yapılabilir. Bilişsel-davranışçı terapi (BDT), panik bozukluğu için etkili bir terapi yöntemidir. Bu terapi, panik ataklarının nedenini anlamak, panik semptomlarıyla başa çıkmak için pratik stratejiler öğrenmek ve anksiyete düzeyine yönelik tolerans geliştirmek için kişinin düşünce kalıplarını değiştirmeyi içerir.
Antidepresanlar, anksiyolitikler ve beta blokerler gibi ilaçlar da panik bozukluğu tedavisinde kullanılabilir. Ancak, ilaç tedavisi yalnız başına yeterli olmayabilir ve psikoterapiyle birlikte kullanılması daha etkili sonuçlar verebilir.

Sonuç
Sonuç olarak, panik bozukluğu, ani ve şiddetli panik ataklarına neden olan bir anksiyete bozukluğudur. Bu rahatsızlığı yaşayan kişilerin günlük aktivitelerini yapmakta zorlanmalarına neden olabilir. Panik bozukluğu tedavisi için psikoterapi, ilaç tedavisi veya bir kombinasyonu gibi farklı yöntemler kullanılabilir.
Ancak, herhangi bir tedavi yöntemi uygulanmadan önce, bir uzmanla konuşmak ve uygun bir tedavi planı oluşturmak önemlidir. Eğer bir uzmanla çalışma kararı alırsanız; Melius Psikoloji Merkezi olarak, alanında uzman ekibimizle sizlere ruh sağlığı hizmeti sunmaktan mutluluk duyarız.
Sevgilerimle…
Sosyal Medya Hesaplarımız
.